22 Kasım 2009 Pazar

Arkadaşlar kaç gündür bloguma giremiyordum nedeni bloger sertifikası diye birsey varmış o bitmiş bloguma girince sertifika hatası diye uyarı veriyordu sonra bir kaç defa öyle girdim bilgisayarım kilitlendi zorla düzeltim sertifikamı yeniledim zorla orasını karıştıra burasını karıştıra yakında mühendis olucam zaten evi elekteronik eşyalarını ben tamir ederim eşime kızınca mesala televizyonun bir yerini bozarım o asla bulamaz mecburen benden yardım ister artık komşularda beni çagırıyorlar birşeyleri bozulunca servis ücreti olarak pasta börek yiyiyorum nerden nereye geldim dikkat edin bilgisayarınız bozulmasın

15 Kasım 2009 Pazar

ELMALI TURTA


Elmalı turta diyorum ama aslında kurabiye tadında yumuşacık agızda dagılıyor ben sık sık yaparım şimdiye kadar begenmeyen olmadı tarifi:
MALZEMELER:
Hamuru için :
2 yumurta
1 paket margarin
1 su bardagı şeker
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
aldıgı kadar un
İç malzemesi:
4 elma
yarım su bardağı şeker
tarçın _ceviz
üzerine pudra şekeri
YAPILIŞI:İlk önce iç malzemeyi pişirelim,sonra hamur malzemelerini kurabiye hamuru kıvamından azcık daha sert yoguralım, hamurun yarısını sitreç filme sarıp buzluga atalım diger yarısını elimizle bastırarak dikdörtgen borcam tepsiye yayalım iç malzemeyide onun üzerine yayalım buzluktaki hamurdan az az alıp rendenin kalın tarafıyla rendeliyelim tepsinin üstü tamamen kapanınca 175 derece önceden ısıtılmış fırında üstü pembeleşinceye kadar pişirelim çıkınca üzerine pudraşekeri dökelim .AFİYET OLSUN
NOT :HAMURU BUZLUGA KOYMAMIZIN NEDENİ MARGARİNİN DONUP KOLAYCA RENDELENE BİLMESİ

13 Kasım 2009 Cuma

DONDURMALI İRMİK HELVASI




Bu helvanın tadı muhteşem oluyor.Tarifini
SADECE YEMEK arkadaşımdan aldım.aslında hergün blogumu güncellemek istiyorum ama büyük oglum birinci sınıfa gittigi için,küçük oglumda çok yaramaz oldugu için fırsat bulamıyorum.Bu tarif ne zamandır bekliyor ilk gece onikide yaptım ve yaptıgıma degdi çok güzel oldu yiyen herkes çok beyendi zaten begenmedigim şeyi asla buraya koymuyorum.BUYRUN TARİFE:

MALZEMELER:
- 1 su bardağı irmik
- 1 su bardağı şeker
- 1,5 su bardağı su
- 3 yemek kaşığı fıstık
- 100 gr tereyağ veya margarin(sıvıyağ da olabilir)
- Tarçın
- Dondurma
HAZIRLANIŞI:
- Tencereye yağı koyup eritiniz.İçine fıstıkları ve irmiği koyup orta ateşte karıştırarak kavurunuz.Fıstıkların rengi pembeleştiği zaman irmiğin kavrulması tamamdır.Kavrulan irmiğin içine suyunu ekleyip karıştırın suyunu çekince hemen şekerini ekleyip karıştırın bu aşamada şeker eiryeceği için tekrar sulanacaktır.Karıştırmaya devam edin suyunu çekinde ocaktan alın ve üzerine kağıt havlu örtüp tencerenin kapağını kapatın.15-20 dakika kadar dinlendirdikten sonra Bir kasenin içine ortası oval kalacak şekilde helvadan koyun ve ortasına biraz dondurma koyun üzerini tekrar helva ile kapatın.Kaseyi servis tabağına ters çevirin isterseniz üzerine tarçın serperek servis yapınız.
NOT:Ölçüleri kişi sayınıza göre çoğaltabilirsiniz.İsteğe bağlı olarak şeker miktarını artırabilirsiniz.Ben dondurmalı yaptığım için bir bardak koydum.
AFİYET OLSUN

NOT :FOTOGRAF İÇİN KUSURA BAKMAYIN FOTOGRAF MAKİNAM OLMADIGI İÇİN PC KAMERASIYLA ÇEKİYORUM.

8 Kasım 2009 Pazar

DOMUZ GRİBİ AŞISI MUHAKKAK OKUYUN LÜTFEENN

Bazıyı eyerhagu arkadaşımdan aldım biz yaptırmayı düşünmüyoruz ALLAHIM HAKKIMIZDA HAYIRLISINI NASİP ETSİN.






BU YAZIYI İSTEYEN HERKEZ BLOĞUNDA YAYINLAYABİLİR NE KADAR YAYINLANIRSA NE KADAR KİŞİ GÖRÜRSE O KADAR İYİ


Biz bu aşıyı yaptıralımmı yaptırmayalımmı ?

siz ne dersiniz ?

AŞISI GERÇEĞİ

BUGÜN BİR İYİLİK DAHA YAPIN ARKADAŞLARINIZLA PAYLAŞIN OLUR MU?

DOMUZ GRİBİ AŞISI GERÇEĞİ

Şimdiye kadar üç firma üretim yapmış:

GlaxoSmithKilne firmasının Pandemrix, adlı aşısı.

Baxter International’ ın H1N1aşısı.

Her ikisininde henüz lisansı yok. Avrupa ilaçlar kuruluşu tarafından onaylanmamış.

Novartis tarafından üretilen Influenza A (H1N1) 2009 Monovalent .

Amerikan’nın bazı eyaletlerinde zorunlu aşılamaya karşı tepkiler artıyor. Aşılardan ölümler meydana gelmekte. İngiltere ülkesinde kesinlikle böyle bir uygulama yapmayacağını söylüyor. Diğer ülkelerdede durum farklı değil.

Bu aşılar yapıldıgı takdirde:

-Guillain-Barre sendromu

-Vaskülit

-Felç

-Anafilaktik şok

-ve ölüme neden olabileceği duyuruluyor.

Ayrıca Novartis firmasının geliştirdiği ilacın yan etkilerini Novartisin kendi laboratuvar sonuçlarından okuyabilirsiniz.

ŞİMDİ OLAYI İSTERSENİZ TÜRKÇE KONUŞALIM

1-DOMUZ GRİBİ AŞISINDA DOMUZ KANI VAR..

2-BU AŞININ İÇİNDE KISIRLIK YARATAN YAN ETKİ VAR.

3-BU AŞININ İÇİNDE İNSANIN GENETİK YAPISINI BOZAN MADDELER VAR.

4-BU AŞININ İÇİNDE DÜNYADA BİR NUMARALI KANSOROJEN MADDE ÖZELLİĞİ TAŞIYAN FORMALDEHİT BULUNUYOR.YANİ AMERİKA YASAKLI OLAN AVRUPADA YASAKLI OLAN BİR MADDE..(AMERİKADA BU AŞIYI VURULAN VATANDAŞ DEVLETE DAVA AÇMIŞ)


ŞİMDİ İŞİN SOSYOLOJİK BOYUTU

1-ALMANYADA HÜKÜMET YETKİLİLERİ BÜROKRASİ KESİMİ CİVASIZ AŞIYI KULLANIRKEN, HALKA CİVALI AŞI KULLANACAKLAR BU HABER ALMANYADA DUYULUNCA HALK AYAKLANDI- ÜLKEMİZE GELEN İLK PARTİ AŞI (500 000 AŞI) CİVALI HABERİNİZ VARMI.

2-KUŞ GRİBİ HASTALIĞININ İLACI OLAN TAMİFULU İLACININ FİRMA SAHİBİ Donald Rumsfeld (amerikanın 3. etkili adamı) idi VE 2 MİLYAR DOLAR KAZANDI. ŞİMDİ BU HASTALIĞIN İLACI OLAN FİRMALARIN HEPSİNİN YAHUDİ FİRMASI OLDUĞUNU BİLİYORMUSUNUZ..

3-TÜRKİYE DE CİDDİ OLMAMASINA RAĞMEN SÖZDE BİR KAÇ İLDE ESKİLERİN AJAN LAWRENCE LERİ GİBİ ÜLKEMİZE SOKULAN SÖZDE SANAL HASTALIK İLE HALKI KANDIRAN BU ÜLKE YÖNETİCİLERİ, HABERLERDE YAPILAN DOMUZ GRİBİ HABERLERİ İLE HALKI PSİKOLOJİK OLARAK BASKI ALTINA ALIP KENDİLERİNCE ALINACAK 43 MİLYON AŞININYANİ 1 MİLYAR DOLARLIK AŞININ BAHANESİNİ OLUŞTURDUKLARINI BİLİYORMUSUNUZ.

4-HİÇBİR ÜLKEDE, HATTA ÖLÜMLERİN YAŞANDIĞI ÜLKELERDE BİLE ÜLKE HALİNDE BU KADAR AŞI TALEBİ OLMAZKEN NEDEN TÜRKİYE KOBAY ÜLKE OLARAK DENENİYOR..


Domuz gribi aşısını ilk kullanacak olan ülke türkiye yani kobay


5-DOMUZ GRİBİ HASTALIĞININ KENDİ KENDİNE OLUŞABİLECEK BİR EVRESİ OLMAYAN HASTALIK OLDUĞUNU BİLİYORMUSUNUZ. YANİ ÖZEL LABARATUARDA ÖZEL HAZIRLANMASI GEREKEN BİR HASTALIK OLDUĞUNU BİLİYORMUSUNUZ.


yaşındaki virüs uzmanı Adrian Gibbs, `Yaptığım incelemede bu virüsün

bir laboratuardan çıkmış olma olasılığını çok yüksek olarak buldum`

dedi”


ŞİMDİ ASIL DÜŞÜNÜLMESİ GEREKEN ŞEY

1-İSRAİLİN TEVRATTA ARMEGEDDON SAVAŞI YAPACAK VE SADECE 144.000 KİŞİ KALACAK DİYOR. BU SAVAŞ İLLA SİLAHLA OLACAK BİR SAVAŞ OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE. BU BU SALGIN HASTALIKLARIN HEPSİ LABARATUAR DA HAZIRLANAN HASTALIK OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE VE İLAÇ FİRMALARININ HEPSİNİN YAHUDİ KURULUŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE, SİZCE SONUÇ NE ÇIKIYOR...


2-HACCA GİDECEKLERE BU AŞI VURULACAK MIŞ... ŞİMDİ HACI ADAYLARINA DİYANETE SORUYORUZ. HARAMLA TEDAVİ OLUNMAZ HADİSİ ŞERİFİ VARKEN, VE DOMUZ GRİBİ AŞISININ İÇİNDE DOMUZ KANI VARKEN, BU AŞIYI ALAN HACI ADAYLARININ HACCININ KABULÜNÜ VE SAĞLIĞINI NASIL HİÇE ATILABİLİR.


BU ARAŞTIRMA YAZISINI MUTLAKA OKUYUN...

Yakın bir zamana kadar, DNA, içine girilmez bir alandı. Ama bugün çok net biliyoruz ki, genetik sarmallar rahat açılabiliyor ve istenildiği gibi kromozom dizilişine eklemeler, çıkarmalar yapılabiliyor


Genetik yapısıyla oynanmış gıdalar, doğrudan genetik yapıyla ilintilenen aşılar, tıpkı bilgisayarımıza şu veya bu şekilde giren virüs programları gibi, kendini sistemle entegre eden programlarla pekala insan genini değiştirebiliyor, yapısını bozabiliyor ve hatta yavaş yavaş ölümüne yol açabiliyor

Dolayısıyla, bugün pratikte yapılmasa da, kanatlı atların, insan formunda hayvanların, domuzlaştırılmış varlıkların, yarı maymun yarı insan yaratıkların ortaya çıkması an meselesidir Çünkü bunun mümkün olabileceği artık biliniyor. Yapılmıyorsa sebebi; İsrail’deki din adamlarının gücü, Hıristiyan ruhanilerinin ahlaki istinat duvarlarıdır


Yakında, insan beden malzemelerinin üretildiği laboratuarlardan söz edilirse şaşmayın. Bunların dini ve hukuki boyutları yıllardır tartışılıyor. Hızla o yöne doğru gidiyoruz Bunun için şeytan da elinden gelini yapıyor. Dünyadaki sürgün hayatı bir an önce bitsin diye, saklı ve gizli telkinlerle insanlığı yıkıma sürüklüyor. Siyasi tabirle insanları kışkırtarak, “tanrıyı kıyamete zorluyor”


İşte domuzlaştırma operasyonu da bu çalışmalardaki son merhaledir Bu kadar açıklamanın hülasasına gelince

Biliyorsunuz son olarak Domuz Gribi diye bir hastalık gündemde. Ve tabii aşısı da Dünyada haysiyet sahibi bilim adamlarından aşıya ciddi tepkiler var. ‘Bu aşı, bir hastalığı yok etmek için üretilmedi, aksine insanlığa yeni bir hastalık taşımak için üretildi.’ diyorlar.

Hayır, sizi temin ederim bu aşı sadece hastalık getirmiyor, transgenetik ‘terminatör genler’ de içeriyor. İnsan tabiatını yavaş yavaş meshedecek ve onu başka bir varlığa dönüştürecek genler

Beni şaşırtan ve kahreden ise, Türkiye’nin, Sağlık bakanımızın eliyle bu belaya sürüklenmesidir. Bu belayı insanlığın başına biz sarmışız gibi, aşı uygulamasında pilot bölge yapıldık. Efendim bilmem kaç milyon insan risk altındaymış da aşı yapılmazsa bilmem kaç bin insan ölecekmiş de İnsaf be, insaf. Allahtan korkun. Bu işlere hangi mantık ve vicdan ile bakıyorsunuz?

Yani bakanın dürüstlüğüne inanmasam diyeceğim ki, birilerinin zenginleştirilmesi için Türk milleti kobay yapılıyor İktidarın en başarılı bakanı olduğuna inandığım Recep Akdağ nasıl bu yalana inandırıldı
anlayamıyorum. Pekala harhangi bir grip gibi savuşturulacak bir hastalığı bu kadar büyük bir panikle lanse etmesi hakikaten akıllarda soru yaratıyor

Bu nasıl bir panik böyle? Yoksa birileri bu ülkeye girip virüsü serpti de bizim haberimiz mi yok.

Ben açık söylüyorum, bu kadar açık ikaz ve uyarılara rağmen aşı dayatılacak olursa bu millete ihanet edilmiş olur! Florası, genetiği temiz, hala insan varlıkların yaşadığı Anadolu’ya işgalden beter bir darbe indirir. Düşünün bu toprakları, tohumları, damızlıkları. Tahıl öldü, çeltik öldü, meyve öldü hayvan öldü. Arı öldü bal öldü. Karpuz öldü kavun öldü buğday öldü

Bir zamanlar da nüfus planlaması adı altında bu milleti kısırlaştıracak aşılar yaptılar. Ve bugün biliyoruz ki,
Türkiye’de kısırlık son on yılda yüzde 27 oranında artmış durumda...


Ben bu konuda yazacak belki de son insanım. Lütfen hamiyet sahipleri ortaya çıksınlar ve şu meseleyi millete izah etsinler. Özellikle aşılarla, genlerin nasıl tahrip edilebileceği konusunda insanları aydınlatsınlar. Çoğu Siyonist baronlara ait olan ilaç fabrikalarını zengin edeceğiz diye, milletin kanıyla geniyle oynatmayalım!

SEN - SEVDİKLERİN - ÜLKEN - İNSANLIK YOK EDİLİYOR UYANIN ARTIK.. BU İSRAİLİN EN BÜYÜK HEDEFİ..BOZULMUŞ TEVRATTA ÖLE YAZIYOR ÇÜNKÜ...


BU ADAMLARIN İNANCI, BU DA İSRAİLİN EN BÜYÜK İMANI,UYANIN ARTIK..

3 Kasım 2009 Salı

LÜTFEN DİKKAT

BU haberi nohut oda bakla sofra arkadaşımızın blogunda gördüm ve sizinle paylaşmak istedim.

Aileler dikkat! Paylaşım sitesi sapık dolu haberi
Ankara Barosu uzmanları uyarıyor: Çocuklarınızın fotoğraflarını sosyal paylaşım sitelerine göndermeyin. Sapıklar bunları photoshop yoluyla pornografik görüntüye çeviriyor.
Sosyal paylaşım sitelerindeki tehlike, bir raporla gözler önüne serildi.

Avukat Şahin Antakyalıoğlu'nun hazırladığı raporda, facebook ve benzeri sitelerin çocuklar için büyük tehlike oluşturduğu belirtildi. Çocuklarının fotoğraflarını bu tür sitelere koyan ailelerin, tehlikeye davetiye çıkardığı kaydedildi. Raporda, "Çocuk istismarcıları, gerçek fotoğraflardan çocukların porno görüntülerini elde ediyor.

Böylelikle, sitelere masum duygularla konulan çocuk fotoğrafları, sapıklar için bulunmaz fırsatlar oluşturuyor" denildi.

Arkadaşlar ben bu haberi okuyunca şok oldum okadar korktumki blogdaki resimleride sildim.

1 Kasım 2009 Pazar

BÜKÇE =KADIN DİLİ

Bu yazıyı meraklı beti arkadşımın blogunda okudum sizinle paylaşmak istedim Sema Maraşlı'nın Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz kitabından.... uzun ama güzel:))‏
BÜKÇE=KADIN DİLİ



Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, "Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim." dedim. Deniz kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu bekliyorum. Geliyor aslan parçası, yakışıklılığı da aynı ben. Yan masadaki kızlar gözleriyle oğlumu süzüyorlar. Bakmayın kızlar, onu kapan çoktan kaptı. Hoş beşten sonra konuya giriyorum.


Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam göstermem gerekiyor.


Çocukluğunda suç işlediği zamanlardaki gibi birden bire kızardı. Kerata ne anlatacağımı zannettiyse!


-Baba ben yirmi altı yaşındayım, bazı şeyleri biliyorum artık.


-Ah senin o biliyorum zannettiğin konularda da çok bilmediğin çıkacak ama ben o konulardan bahsetmeyeceğim. Keşke konuşabilseydik ama henüz o kadar modern olamadım.


Rahat bir nefes aldı. Bu arada yemeklerimiz de geldi. Oğlumla şöyle keyif yaparak muhabbet edelim bakalım.


-Kaç dil biliyorsun oğlum sen?


-İngilizce, Fransızca, bir de Türkçe'yle üç dil oluyor.


-Bugün ben sana dördüncü dili öğreteceğim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna "kadın dili" de diyebilirsin.


Güldü. Güldüğü zaman benim yanağımdaki gibi küçük bir gamzesi var, o ortaya cıkıyor.


-Kadınların ayrı bir dili mi var?


-Tabii ki. Eğer kadın dilini bilirsen bir kadınla yaşamak dünyanın en büyük zevkidir, ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bükçe'yi öğrenmeli..


İyi de niye Bükçe?


-Çünkü kadınlar konuşurken, genellikle söyleyecekleri sözü net söylemezler. Eğip bükerler; onun için dilin adını "Bükçe" koydum.


-"Bükçe zor bir dil mi baba?" diye sordu gülerek.


-Bana bak, çok önemli bir konu ama eğleniyor gibisin, biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek bükçe konuşurlar sonra da senin sözün doğrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor. Mesela Çinli bir karın var, sen karına sürekli Fransızca "seni seviyorum" diyorsun ama karın hiç Fransızca anlamıyor. Fransızca "seni seviyorum" un onun için bir anlamı yoktur. Ona Çince seni seviyorum dediğinde seni anlayabilir.


-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı dili konuşmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar ?


-Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından sözlerini de dolaylı söylüyorlar. İkincisi, kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletişim yetenekleri çok güçlü.


-Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani.


-Ne bir sıfırı oğlum, en az on sıfır öndeler. Düşünsene, henüz konuşmayan, küçük bir çocuğun bile yüz ifadesinden ne demek istediğini hemen anlıyorlar. İşin kötüsü kendileri leb demeden leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için leb deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar. "Niye leb demek zorunda kalıyorum da o düşünmüyor?" diye canları sıkılır.


-Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yaşıyoruz. "Niye düşünmedin?" diye kızıyor bana.


-Kızarlar oğlum, kızarlar. Kadınlar ince düşüncelidirler, detaycıdırlar, küçük şeyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendileri gibi düşünceli olmamızı beklerler, fakat erkekler onlar gibi değil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz böyle çalışıyor.


-Ne olacak baba o zaman, yok mu bu işin çaresi?


-Var dedik ya oğlum, Bükçe'yi öğreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?


-Hazırım baba.


-Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattığı bir konu, Bükçe'de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana "Bugün bir elbise aldım." diye söylemez. Elbise almak için dışarı çıktığı -ndan başlar, kaç mağazaya gittiğinden, almak için kaç elbise denediğinden, indirimlerden, yolda gördüğü tanıdıklarından, alırken yaptığı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.


-Hikaye dili yani.


-Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, "Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes." demeyeceksin. Böyle bir şey dediğinde bittin demektir. İster öyle de, istersen "seni sevmiyorum." de. İki durumda da "seni sevmiyorum" demiş olacaksın.


-Ne alakası var baba "seni sevmiyorum" demekle "kısa anlat" demenin?


-Çok alakası var.. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini düşünürler.


-Bu önemli. Bükçe'de dinlemek sevmektir diyorsun.


-Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konuşurken bir şeyler ima etmeyi severler. Biz erkekler de imalı konuşuyoruz diye düşünürler ve gözlerimizle onlara ne demek istediğimizi çözmeye çalışırlar. Oysa erkeklerin ima yeteneği pek gelişmemiştir. Bizim kastımız söylediğimiz şeydir.


-Geçen hafta Canan bana "Bir kaç kilo daha versem gelinliğin içinde daha iyi duracağım." dedi. Ben de "Böyle de iyisin." dedim. Canı sıkıldı, bir kaç saat surat astı. ";Neyin var?" diye sordum. "Hiçbir şeyim yok." dedi. Sence nerede hata yaptım?


-"Böyle de iyisin" derken o "de" ekini orda kullanmamalıydın. Canan bunu şöyle anlamıştır. "Böyle de fena sayılmazsın, eh işte, idare edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin."


-Peki ne demem gerekiyordu?


-Şunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza eleştirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün "Hayatım sen zaten Çok güzelsin, kilo vermeye falan bence ihtiyacın yok." deseydin, günün zehir olmazdı. Mesela bir gün kucağına oturup "Ağır mıyım?" derse sakın ;Evet, biraz" falan deme "Hayır" de. Yoksa bir daha kucağına oturmaz.


-Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydiği yakışır ve her kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar.


-Aferin oğlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmişsin. Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi eleştirir ama asla senin eleştirmeni kabul etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.


-Ve asla unutmazlar, değil mi?


-Aynen öyle. Yıllar once annene, annesi için "Biraz cimri." demiştim. Hala "Sen benim annemi sevmezsin." der ve annesi bize bir şey aldığında gözüme sokar, en çok göreceğim yere koyar.


-Hadi o konularda dilimi tutarım da, şu ima işini çözmek zor geldi.


-Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları anlayacaksın ama "Sen şunu mu demek istiyorsun?" diye asla yüzüne vurmayacaksın.


-Anladım. Anlayacaksın ama anladığını belli etmeyeceksin. Buna şöyle de diyebiliriz. O beni iğnelediğinde "Niye bana iğne batırıyorsun?" Diye sormayacağım, o iğneyi ben kendi kendime batırmışım gibi yapacağım.


-Güzel ifade ettin oğlum. Mesela dün öğlen annen beni aradı. "Akşama tok mu geleceksin?" diye sordu. Beni biliyorsun akşam yemeklerinde hep evdeyimdir. Kırk yılda bir dışarıda yerim onu da haber veririm. Tabi ben hemen anladım annenin ne demek istediğini. "Tok gel, yemekle uğraşmak istemiyorum" demek istiyor. Anladım ama tabi "Ne demek istiyorsun?" demedim.


-Dün çok yorulmuştu baba, düğün alışverişine çıkmıştık.


-Bunun pek çok sebebi olabilir. Yorulmuş olabilir, bir kabul gününden tok gelmiş olabilir, bin beş yüzüncü diyetine başlamış ve o gün yemekle uğraşmak istemiyor olabilir. Ama bunu biz erkekler gibi kısa yoldan "Canım benim karnım tok, sen de dışarıda bir şeyler ye, ya da yorgunum, gelirken bir seyler getir yiyelim" demez. Sanki böyle derse, iyi ev kadını rütbesi tozlanacak, mevki kaybedecek. İlla Bükçe anlatacak, asık bir yüzle karşılaşmamak için senin de anlaman gerekiyor. "Hayır, evde yiyeceğim ama istersen hazır bir şeyler alıp geleyim, ne dersin?"dedim. "Tamam." dedi. Döneri sever biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner yaptırdım. Onun dönerini de porsiyon yaptırdım. Bunu düşündüğüm için ayrıca sevindi. O da diyette, düğünde daha zayıf görünme derdinde bu sıralar.


-Bu Bükçe'de kısa konuşma yok mu baba?


-Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konuşmuyorsa ya da kısa konuşuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun, "Neyin var?" diye. "Hiçbir şeyim yok." diyorsa, aman bir şeyi yokmuş diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz olduğundan yakınarak, ağlamaya başlar.


-Bükçe'de "Hiçbir şey yok." demek ";Çok şey var, benimle ilgilen." demek oluyor, o zaman.


-Evet. Biz erkekler "Bir şey yok." diyorsak ya gerçekten bir şey yoktur, sadece başımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir sey vardır ama; "Şu anda konuşacak bir şey yok." diyoruzdur. Her ikisinde de konuşmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için "Bana değer veriyorsan, ilgilen ki anlatayım." demek istiyordur. Çok nadiren gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp bunaltmayacaksın tabi.


-Bir arkadaşım da "Kadınların 'Peki.' demesi tehlikelidir" demişti.


-Doğru. Bir kadının ağzından çıkan kuru bir 'peki', 'olur', 'tamam' her zaman tehlikelidir. Bu Bükçe'de "Şimdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracağım." demektir. Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında "Peki canım, olur hayatım" gibi bir hoşluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.


-Zor bir dil baba.


-Yok yok gözün korkmasın, her yabancı dil gibi. İlk başlarda biraz çalışacaksın, pratik yapacaksın, bazen hatalar yapacaksın, dikkat edeceksin sonra otomatiğe bağlanırsın. Kolay yanı şu; senin bükçe konuşman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.


-Anlamak da pek kolay değil ama.


-Korkma, o kadar zor değil. En önemli kuralları ben sana öğretiyorum zaten.. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca, düşünemediğimiz için biz erkeklere kızarlar ve konuşurken suçlayarak konuşurlar; fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.


-Nasıl yani?


-Mesela, karın sana "Ne zamandır dışarı çıkmadık." derse bunu suçlama olarak üstüne alma, canı seninle gezmek istiyordur, bunu sen düşünüp teklif etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni suçlamak değildir. "Daha geçenlerde gezmeye gittik." gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz." de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.


-Küçük ama önemli detaylar.


-Aynen öyle. Mesela karın "Üşüdüm." diyorsa, "Üstünü kalın giy." demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.


-Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere Bükçe'yi. Ne kadar erken başlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik belki..


-Haklısın, aslında ben de sana öğretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kardır.


-Not mu alsaydım... Epeyce detayı varmış dilin.


-Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettiği sözcük "Fark etmez."dir. "Fark etmez"i kadınlar "Hiç umurumda değil, ne yaparsan yap." diye anlarlar.


-En değerli sözcük nedir?


-Sen bil bakalım.


-"Seni seviyorum." herhalde.


-Evet, kadınlar "Seni seviyorum." sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler ";Söylemiştim, zaten biliyor." diye bu konuda gaflete düşmemeliyiz.


-Bükçe sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi geliyor bana.


-Zekan kesinlikle bana çekmiş. Ben de tam ona geliyordum. Davranışlar da çok önemli tabii. kadınlar küçük şeylere önem verirler. Akşam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.


-Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.


-Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı şeyler değil. Sen bu küçük şeylere dikkat et, zaten karın sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama, eğer sen hep alıp hiç vermezsen, bir gün birden patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.


-Tamam baba, bunlara dikkat edeceğim.


Garson yemek tabaklarını kaldırırken oğlumun telefonu çalmaya başladı. Belli ki nişanlısı arıyor, konuşmak için deniz kenarına doğru adımlamaya başladı. Az sonra geldi.


-Baba çok teşekkür ederim. Bükçe'yi anlamaya başladım. Canan aradı. "Salonun perdeleri ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte mi baksak?" dedi. Tam "Fark etmez, sen seç." diyecektim ki bunu senin söylediğin gibi "Ev de perde de umurumda değil." gibi anlayacağı aklıma geldi. "Tabii canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen." dedim, çok mutlu oldu. Kendi seçecek.


-O zaten perdeyi çoktan seçmiştir de kadınlar illa yaptıklarını onaylatmak isterler. Birlikte de gitsen o seçtiği perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların ne demek istediklerini anlarsak, işlerden kolay sıyırırız.


-Baba tekrar teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım. Bana Bükçe'yi öğretmeseydin h ali mi düşünmek bile istemiyorum.


-Şanslısın oğlum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye yanıla öğrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de öğret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki yüzleri gülsün.
YORUMU SİZE BIRAKIYORUM ARKADAŞLAR:))))